30 Ekim 2010 Cumartesi

YINE GEÇ KALDIM...

Birkaç yazı öncesi burada Homeopatik Diyetim başlığı altında paylaştığım, okuduğum Dr.Simeons'un "Pounds and Inches" kitabı üzerine Amerika'dan homeopatik formunu bulup getirttiğim hCG içeren spreyi birileri benden önce (ve benim düşündüğüm gibi) damla formunda getirtmiş. Böylece, ne zaman Türkiye'de olmayan bir şey keşfetsem daha uygulamasına geçemeden başkaları tarafından uygulanan fikirlerime bir yenisi daha katılmış oldu, hayırlı olsun!




Yalnız bu diyet gayet bilimsel -denenmiş-sonuç alınmış- olmakla beraber, bünyesinde bazı incelikleri barındırıyor. Örneğin kalori alımının günde 500'e düşürülmesi ve bazı sebeplerden deodorant, krem gibi kozmetiğin dahi kullanılmaması gibi. HCG ne de olsa bir tür hormon, bileniniz vardır gebelik döneminde kendiliğinden artan ve düşüğü önleyen bir hormon. Benim aldığım ve burada da satışa başlanan türü homeopatik , dolayısıyla içinde sadece eser miktarda hCG mevcut. Bütün bunlardan bu Türk sitesinde bahsedilmiyor tahmin edebileceğiniz gibi..Dolayısıyla bilemiyorum bu şekliyle sonuç alınabilir mi veya bir yan etkiyle karşılaşılabilir mi..


Spreyim hala dursa da, bu diyeti tekrarlama niyetinde değilim, çünkü çok daha güzel ve zevkli bir metot keşfettim: Herbalife! Eminim duymuşsunuzdur ya da kullananı biliyorsunuzdur, ama bizzat kullanmadığınızdan da eminim çünkü hala yeterince yaygın değil ama inanıyorum ki önümüzdeki senelerde özellikle kilo kontrolü açısından ön plana çıkacak. Ben ürünleri kullanmaya yakında başlıyorum ve sonuçlarını buradan paylaşacağıma emin olabilirsiniz.


Herbalife ürünlerini merak edenler kittamamma@gmail.com adresime mesaj atabilirler.


Sağlıklı günler dilerim..









29 Ekim 2010 Cuma

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun! Daha Nice Nice Senelere!..


28 Ekim 2010 Perşembe

Annelik ve Kariyer

Zamanımıza damga vuran sloganlardan biri "Çocuk da yaparım kariyer de!"...Hatta eminim yakında "Tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan?" bilmecesi gibi tam bir ikileme ve çıkmaza dönüşecek bu slogan..


Çocuğum olana kadar ben de bu denklemin bir parçası değildim ve çocuk ve kariyerin çok da kesişeceğini düşünmüyordum. Ta ki ilk oğlumu dünyaya getirip, gayet güzel ilerleyen kariyerimi 4 aylık izin sonrası 6 ay daha ücretsiz izin kullanarak kopma noktasına getirene kadar..


Oğlum 1,5 yaşına geldiğinde bir iş bulup kariyerimi bir noktadan yakalama fırsatım oldu, tabi bedelleri ve kayıplarıyla birlikte..İkinci çocuğumuzu yapma kararı aldığımızda ise, zaten sekteye uğramış olan kariyerimin esamesi okunmuyordu artık..


Ve gelelim şimdiye..İki çocuklu bir anne olduktan sonra, aynı durumda olanlar bilir, her şey bir üst boyuta taşındı. Dertlerle birlikte alınan keyifler de arttı. Şimdi oğlum 10 aylık ve ben daha evvel gözden çıkardığım kariyerime dört elle sarılmaya hazırım. Neden mi? Şöyle bir düşününce, bir kadın için genel olarak çalışmak zaten hayatının her safhasında olan ve olması gereken bir şey, ama benim açımdan ele alırsak;




  • Anladım ki, anne olunca, çocuklara karşı duyduğun sorumluluğun çok daha fazlasını kendime karşı duymalıyım..

  • Üretkenlik ve yaratıcılık bir şeyleri tekrar etme ve kopyalama hali aldığında durup bir daha düşünerek harekete geçmeliyim..

  • Çocuğuma kumbara alışkanlığı edindirdiğim gibi, kendime de birikim yapabilmeli (bilgi+beceri yönünden) ve bu birikimi pozitif olarak çocuklarıma aktarabilmeliyim..

  • Kalite zaman diye kimsenin dilinden düşürmediği şeyi, çalışarak belki daha da verimli şekilde kendi hayatıma uyarlayabilirim..


Sonuç olarak, benim de çalışan bir anne tarafından büyütülmüş olmam bana çok iyi bir örnek teşkil ediyor çünkü iyi taraflarını ve kötü taraflarını birebir yaşamış biri olarak, durumu her açıdan daha iyi bir hale getirme imkanı sunuyor bana.


Evet, beni hayatımda daha önce hiç yaşamadığım yoğunlukta bir süreç ve ötesi bekliyor ama itiraf etmeliyim ki bu beni oldukça heyecanlandırıyor.


Peki sizin hayatınızda annelik ve kariyer hangi noktalarda kesişip, hangi noktalarda kopuyor? Ya da sizin için ya hep ya hiç mi? Yorum olarak paylaşırsanız çok sevinirim..

25 Ekim 2010 Pazartesi

Türkçe Devam ve McDonalds!!

Bir süredir bloguma yazamadım, son zamanlarda bilgisayar başında artan vaktimi daha da artırmak istemedim çünkü bu zaman maalesef çocuklarımdan çalınan bir zaman oluyor..Neyse, bu arada tekrar Türkçe yazma kararı aldım çünkü blogumun ancak kendi ülkemde değer kazanacağını düşünüyorum. Globalleşmeyi sonra düşünürüz :D


Bu yazımda fast food ve özellikle McDonalds'la ilgili bir deneyi paylaşmak istedim.



Manhattan'lı bir sanatçı Sally Davies bir McDonald's Happy Meal'ını altı ay boyunca her gün fotoğraflamış ve altı ayın sonunda bile aynı tazelikte! kaldığını görmüş.


Ama anlaşılan Davies'in öğrenmesi gereken birşey daha var. A Hamburger Today dergisine göre bir beslenme danışmanı ve wellness eğitimcisi olan Karen Hanrahan bir McDonalds hamburgerini 1996'dan bu yana! evet tam 14 yıl boyunca saklamış. İşte o hamburger, resimde solda, sağdaki taze! olanı ile neredeyse aynı görünüyor!



İnanılmaz ama gerçek..hem de acı gerçek..


Buna ilave edebileceğimiz yiyecekler arasında:




  • chicken nuggets (inanın bana içinde neler olduğunu bilmek istemezsiniz!)

  • gazlı içecekler (yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFCS), benzene, aspartame gibi zararlılığı yüksek maddeler içerir)

  • patates kızartması (en kötü cinsinden yağ diyebileceğimiz yüksek oranda rafine olmuş ve genetiği değiştirilmiş Omega-6 yağ asidi, örnek olarak mısır, canola, soya fasulyesi yağı içerir)

  • Kahvaltı tahılları (yine HFCS yani yüksek fruktozlu mısır şurubunu gizli olarak içerirler, ek olarak da yine genetiği oynanmış tahıllar da cabası)


Genel olarak tüm işlenmiş yiyecekler desek daha doğru olacak galiba :(

Asıl soru şu: Gerçek besinleri nasıl ayırt edebiliriz?


Bunun için, gerçek besinde neredeyse olmazsa olmaz olan özellikleri sıralayabiliriz:




  • Yetiştirilmiş olmak

  • Değişken kalite

  • Çabuk bozulma

  • Hazırlık gerektirir

  • Canlı renkler, zengin dokular

  • Kendinden aromalı

  • Toprak ve yöreyle güçlü bağlantı


Yazımı bir kitaptan alıntı yaparak bitirmek istiyorum (ne yazık ki yazarı aklımda değil): "Kısaca, toprakta yetişmemişse ve bir annesi yoksa, yemeyin!"


Galiba o kadar basit..

 

8 Ekim 2010 Cuma

These boots are made for walking...

 


It's raining, it's pouring..that's how it was today in Istanbul and seems it will not go away any time soon. This morning, Ege and I put on our rain boots (his so-called "frog boots") , grabbed our umbrellas and headed to his school. So what, you might say..Well, here in the big city of Istanbul we don't walk (and we don't jog either), okay, there are some few who do walk, that is to get fresh Bosphorus (our well-known Strait between Black Sea and Marmara) air, but other than that no thanks, we have our fancy expensive cars to ride us around :) Just like that, we got out in the pouring rain (more than pouring say showering) and it was sooo cool! :) to feel the brisk air, fresh smells from the gardens, rooomantic!......


But I have to admit this romance cannot last for long or else gimme a medal pliiz! I plan to keep on walking him to school till month's end and register him to the school shuttle next month onwards, but as we put it:


"you can't rely on the weather AND the girls of Istanbul!" :D

7 Ekim 2010 Perşembe

Breakfast at Kitta's :)

Hi there! For those who came across my site from across the globe and don't know what the heck I'm talking about really :) Here's something identical to my culture (which is Turkish): our very own breakfast! I invited some of my girl friends over this morning and we hadn't got together since last spring.


So, here's our yummy breakfast: You might get surprised to see tomatoes in the raw, olives (all types), white cheese (worldwide known as feta cheese), kashkaval cheese, our version of clotted cream of milk and honey aside, home made (mostly but not in this case) fruit jams, delikatessen (ham or turkish pepperoni occasionally), simit (our special bagel with sesame seeds), our fluffy white-flour bread (which I don't eat anymore and prefer whole-wheat instead as seen here), aaand last but not least: chai! (tea as you might have already heard). And green jasmine tea for more tea pleasure ;)


Okay, my photos have been taken when the table was just prepared and does not show all the stuff listed above but you might get an idea of how it was when we girls all got down munchin' :)



6 Ekim 2010 Çarşamba

Our New Home Budget Keeping Tool

Okay, here's my first attempt to blog in english, which I'm not sure how will turn out but hey, no big deal :)

I used to keep our monthly budget on my computer but then quit at some point because it was too time consuming and the tool I used was not so easy to use. Well, I want to show you the tool I'm using now, and I'm happy with it so far and I think it is very user-friendly. Here's a shot from it's demo:



And good news, it's free to use! Plus, you get the turkish version and turkish currency! (what more can you ask, eh? :)) There are also two other versions, Home and Pro that you can buy at a reasonable price. But personally I don't think I will need to buy it..

For those who are interested, the download link for this budget tool:
http://www.financessoftware.com/

So, new budget, new tool, makes you hope to add some more figures on the incomes section :D


 
Blog Template by Delicious Design Studio